Gidenler, kalanlar
Posted January 6, 2018 ‐ 6 min read
Göç neden edilir ya da etmek zorunda hissedilir
ülkedeki göç dalgası ile ilgili dün akşam yazdığım yazı için minik bir anket
— Salim KAYABAŞI (@salimkayabasi) January 7, 2018
“Gidenler, kalanlar” @salimkayabasi https://t.co/8YbeK0Ya3J
Son zamanlarda giderek popüler hale gelen bir konu olduğunu düşündüğüm için benim de belki bir kaç kelime ile katkı yapmamın zamanı geldi gibi. Peki nedir bu Türkiye yaşanan göç dalgası?
Gidenler kadar kalanların da bu göç dalgasının bir parçası olduğunu da bir kenara not düşerek başlamak gerekiyor. Konu etrafında bir kaç alt başlıkta toparlamaya çalıştığım bir yazı olsun istiyorum. Buradaki bir çok tespit belki öznel yorumlar olacaktır ama bir kısmı da yakın çevremden aldığım geri bildirimlere dayanmaktadır.
Nedenler
Temelinde en baskın görünen neden geleceğe karşı olan umutsuzluk durumu. Peki insanlar neden bu kadar umutsuz hissediyorlar? Tek başına belirgin bir cevabı olmamakla birlikte, tahmin edilenin aksine tek sebebi siyasi iktidar değildir.
Siyasetin tabiki de toplum üzerindeki etkisi yoğun şekilde hissedilmektedir. Giden insanların genel olarak şikayet ettiği problemlerin başında toplumda giderek artan saygısızlık ve çocuklar için daha güvenli bir yaşam alanı arayışı olduğunu düşünüyorum.
Mesleki sebepler
Kendi çalıştığım sektörde yıllardır şikayet ettiğim konu başlıklarından birisiydi mesleki saygısızlık. Bunun giderek arttığı çok bariz bir şekilde görülmektedir. Bilginin ve tecrübenin yerine kartvizitine göre lafının dinlenmesi durumu insanları ciddi oranda yıpratmaktadır.
Yıllar önce şu tarz lafları çevremizden çok sık duyardım. Bizim meslek bu ülkede bir öğretmen bir doktor kadar değer görmüyor gibisinden serzenişler vardı. Ama biraz dikkatli bakılırsa artık hiç bir mesleğin değeri pek kalmadı gibi. Artık hiç bir doktor, öğretmen, avukat ya da savcıya mesleki donanımından dolayı değil sahip olduğu çevresi ya da tanıdıkları başka başka insanlardan dolayı saygı duyulduğuna şahit olunuyor.
Aslında aynı ayıbı biz de yıllardır çevremizdeki diğer insanlara yapıyorduk. Bugüne kadar bir tehsisat ustasına, tezgatara ya da garsona mesleği için saygı duymadığımızı fark ettim. Bu konuya daha detaylı olarak itiraflar başlığı altında değinmek istiyorum.
Aslında hayaller meritokrasi ama gerçekler yandaşçılık olmasıdır. Yaptığımız işten hiç bir şekilde saygı görmüyoruz, birini zengin etmediğiniz sürece gerçekten üretime katknınız olmuyor. Bunun sonucunda da yoksunluk hissiyatı artıyor ve insanlar kendilerini toplumdan koparılmış hissetmeye başlıyor. Belki de IKEA etkisi ile açıklabilir bir durum olabilir.
Kimler
Gidenlerin kim olduğuna dair ciddi bir araştırma yapılmış değil. Yerli ve yabancı kaynaklarda giderek artan bir şekilde bu durumlar incelenmektedir. Akademik olarak da bir kaç çalışma yapıldığını duymuştum ama herhangi bir makale bulamadım henüz.
Peki bu göç dalgasında kimler ön planda yer almaktadır. Bildirimlere dayalı şekilde içerik toplayan buyukgoc.org sayfasından rahatça rakamlara bakılabilir. Sitenin bilinirliği genellikle yazılım dünyasındaki insanlar tarafında olduğu için elde edilen bilgilerin de genelde bu sektörden olduğu görülüyor.
Zamanında Gülse Birsel’in de yazısında vurguladığı kesimin de aşağı yukarı görece eğitimli ve gelir seviyesi olarak maddi sıkıntısı olmayan insanlar olduğu görünmektedir.
Gözlemlerime dayanarak genelde göçenlerin 25–35 yaş aralığında ve evli insanların yoğunluklu olduğu görülmektedir. Tabiki de öznel bir çıkarımdır ama tek başına hiç bilmediğin bir ülkede yaşamak korkutucu geldiğinden buna cesaret edenlerin çoğunluğu evli insanlardır. Evli insanların gelecek kaygılarından birisi de kendilerinden çok çocuklarının geleceğinden endişe etmesi baskın olabilir.
Evini arabasını satıp, gittiği ülkede belki altı ay belki bir sene kadar işsiz kalmayı kabul edecek şekilde giden insanların sayısı da az değildir. Genelde eşlerden birisi bir şekilde vize işlerini halledince gidelim sonra hallederiz kalanını şeklinde gelişiyor.
Bu insanların bu kadar gözünü karartıp gidebilmesi için geçerli olan bariz durumlardan birisi de insanların artık toplumdan giderek uzaklaşmış olmasıdır. Toplumdan ayrışan bir kesimin ülkeyi terk etmesinden ziyade, toplum içerisinde herkesin diğer herkesten ayrışması sonrasında gidebilecek olanların şansını deneme çabasıdır.
Gidenlerin arkada bıraktığı sosyal ortamları, arkadaş ortamı ve aile bağları kadar gittikleri yerlerdeki çevre kurma çabaları da hiç kolay olmamaktadır.
Son zamanlarda bu göçün sadece orta yaş grubunda olmadığınıda gördüm.
Sektörde işi gücü yerinde olup, yeni bir hayata başlamak isteyenler
Yüksek lisans, doktora için gelip artık geri dönmek istemeyenler
Lisans eğitimini yurt dışında almak isteyenler
ve artık lise eğitimi için bile yurt dışını düşünenler
Liste giderek yaş ortalamasın düştüğünü göstermektedir.
Korkular
İnsanların korkuları var ve artık bunları saklamaktan çekinmiyorlar. Çünkü bireylerin tek başına aşabileceği korkuların yerini toplumsal korkular almış durumdadır. Gidilmek istenen ülkede genel olarak bu tarz toplumsal korkuların olmadığı ve bunların yerini adaptasyona bağlı korkuların yer aldığı görülmektedir. Korkular o kadar ayyuka çıkmış durumdadır ki; insanlar herhangi bir konuda fikir beyan ederken ismini vermekten çekinmektedir.
Gitmeden önceki korkularımız;
- Bazı düşünceleri yüksek sesle dile getirince hiç alakası olmadığı halde malum terör örgütü zanlısı ilan edilmek
- Bir hakaret davasında sanık olmak
- Bilime dayalı eğitim yerine dine dayalı eğitime maruz kalma korkusu
- Acaba bir yerde tacize uğrar mıyım?
- Bugün sokakta kaç kadın katledildi acaba?
- İş hayatındaki cinsel ayrımcılığın son kurbanı kim oldu?
- Acaba alacağım ikinci el araba hakkında kim bilir ne dolandırıcılıklar yapıldı?
Gidenlerin korkuları;
- Arkada bıraktığım arkadaşlarım, ailem ne olacak?
- Yeni bir ülkede kurallar, bürokrasi nasıldır?
- Dil problemleri
- Yeniden inşa edilmeye çalışılan sosyal ortam
Toplumun üzerine ağır bir şekilde çöken bir korku havası vardır ve kim kime güçlü olduğunu hissettirirse onun kazandığı bir dönemdeyiz. Aslında gelişmiş toplumların bir çoğunda korku yerine sevgi ve saygının kazandığını görmekteyiz.
Bu bana biraz eski de olsa Monsters, Inc. filmini hatırlatıyor. Kısaca bahsetmek gerekiyorsa; korkular üzerinden geçinen bir ekosistemin aslında mutluluk ile de başarı sağlanabileceğini anlamasını anlatmaktadır.
Mutlu musun?
Göçün algılanmasında farklı kesimlerde farklı yorumlar bulunmaktadır. Ekşisözlük’te türkiye’den siktir olup gitmek başlığında bu tarz yorum farklılıkları çok bariz bir şekilde görülmektedir.
Gitmek isteyene neden gitmek istediğini sorup ve bir çıkarım yapan bugüne kadar net bir şekilde çıkmadı. Gidenlere edilen ağır hakaretler ve gidenlerin yaptığı savunmaları içeren bu başlıktan çok güzel analizler çıkarılabilir.
“Ya sev ya terket” ya da “bi siktir git” türevleri ithamlar, gidenlerin arkasından el sallayanların bir kısmının da gitmek için yanıp tutuştuğu ama beceremeyip duruma nefretini kustukları ezbere laflar halini almıştır. Genelleme olmakla birlikte açıktan itiraf edip, ben gidemiyorum onlar gidiyorlarsa “siktirip gitsin”ler şeklinde dile getirildiğini gözlemledim.
Peki gidenler mutlu mu? Çoğunlukla net bir şekilde evet diyebilen yoktur. Hemen hemen herkesin ağzındaki cümlenin devamı “ama” diyerek bağlanıyor. Aslında bu durum insanların gitme konusunda asıl argümanlarının mutlu olmak değil umutlu olmak olduğu anlaşılıyor.
Bu yüzden gittin de mutlu oldun mu? Gittiğin yerde arkadaşlık yok, bir sohbet ortamı yok, aradığın damak tadını bulamazsın şeklinde gelen mahalle baskına verilebilecek en kısa ve net cevap sanırım geleceğe karşı umutlu bakıyorum demek olabilir.
Evet bunu kabul edelim, bir çoğunluğu ekonomik ya da siyasi gerekçelerden değil de gelecek kaygılarından dolayı giden bu insanların çoğunluğu net bir şekilde mutluyum dememektedir. En azından umutlular diyebiliriz.
Peki asıl bu yazıyı okuyan ve göçün diğer parçası olanlar mutlu mu? Gitmemeyi tercih edenler ya da kalanlar diyebiliriz, sınıflandırmaya karşı olduğum bu durumun ülkemizin genel görünüşü itibariyle çok da parlak durumda olmadığını gösteriyor. Ülkeden giden de kalan da mutsuzken bu nefretin körüklenmesinin hiç kimseye faydası olmadığı çok barizdir.
izlenesiler
- Seküler Göç - 140journos
- Göç Yolları - Cüneyt Özdemir
- Gurbetçi Yazılımcılar - Doğukan Güven Nomak
tl;dr
Büyük Göç: Toplumdan koparılmış ya da kopmuş insanların geleceğine dair hissettiği bazı endişelerininden dolayı almış olduğu bireysel kararların bir topluluk hareketi haline gelmesi.
Oluşan bu hareketin toplumdaki ayrışmayı daha da körüklediği gözlenmektedir. Gidenlerin büyük bir kısmı görece daha kötü ekonomik şartlarda, herşeye sıfırdan başlamayı göze alarak ve hatta mutlu olamayacağını en baştan kabul ederek ama geleceğe umutla bakma çabasındadır.